Kırmızı
öfkenin bir anlamı olmalı
yazılmalı bir yerlere tarih
bacak arasında açan bir kaç sözcüğün elleri...
Dişiliğinin bir anlamı ve bütünlüğü olmalı...
Kaybedilmeye değer en güzel yerinde
öfkenin bir anlamı olmalı
ağız boşluğunda dağılan bir rüzgâr
kelepçeli bir sigara kutusu
mektup parçası
açılıp gizlenen bir sanal nesne
kırmızı
öfkenin her hangi bir anlamı olmalı
minnacık bir bedenin gölgesi bu kadar korkunç olamaz
bu kadar iç acıtıcı
bu kadar mide bulandırıcı
bu
gece
intiharın peşinde bir çift gölge
olmayacak kadar küçük eller
ve
olmayacak kadar büyük dünya
öfkenin bir anlamı bulunmalı
kanamadan daha kırmızı...
Öfkenin bir anlamı olmalı
kanamadan daha kırmızı...
08.15
uyandım. İlk kez yanımdaki kadını tanımadım. Güzel. Şimdi bir sigara içme vakti diye geçirdim
içimden. O içini çekti. Yatağın soğuk kısmına çevirdi minik bedenini. Duvara baktım. Geceki hiç bir leke yoktu. Birden okul zili çaldı. Pencereye binlerce cümle çarptı. Omzuna dokundum. İçimde kimse yoktu. Yataktan çıktım. Ayaklarım altında ezilen parke çığlık attı. Nefes aldım.
İlk kez nefes aldım.
Ben ilk kez nefes aldım.
09.15
otobüs durağında iki kız bana baktı. Gülümsedim. Bir araba sinyal lambasını yaktı. Otobüsler geçti önümden. Numaralarına bakmadım. Islık çaldım. Dudağıma yapışmış sigarayla ıslık çaldım. Elimi kot montun cebine attım. Kendimi gıdıkladım. Karşıdaki kızın dudaklarına baktım. İnceledim tüm kıvrımlarını. Soğuktan çatlamışlığını, yarım kalmış rujunu... Dudaklarımı ıslattım. Geç kaldım.
Çok kez geç kaldım.
Ben ilk kez geç kaldım.
10.15
otobüs durağı boşaldı. Yürüdüm. Afişlerin önünden geçtim. Bu hafta ilk kez bir yere gitme isteği
uyandı içimde tak başıma. Telefonum çaldı. Açtım. "gelmeyeceğiz" dedim "ama ben gelebilirim"i de ekledim. Çok mutlu oldum. Telefonu kapadım. Otobüs durağı bulup oraya kuruldum. Otobüs geldi. Durdurmadım. Sigaramı daha yeni yakmıştım. Yürüdüm gene. Ayaklarım yeri hissetti. Ben yürüdüm.
Birçok kez yürüdüm.
Ben ilk kez yalnız yürüdüm.
12.15
varyanttan konak'a baktım. Bir minarenin gölgesinde çay içtim. Yeşile dolandı gözlerim. Telefonum çaldı. İçimde kimse yoktu. Açtım. Karşıdaki amcaya uzattım telefonu. "alo" dedi. Amca bana baktı. Meşgul sesi... Okumuştur dedim yazdıklarımı. Orayı terk ettim.
İlk kez terk ettim.
Ben ilk kez terk ettim.
00.15
evin balkonundan geçen arabalara bakıyorum. Bira hafif bir rüzgâr yaratıyor içimde. Telefonda
bilmediğim bir numara çeviriyorum. Kim açıyor bilmiyorum. "seni seviyorum" diyorum. Kapatıyorum telefonu. Yalan söyledim.
Yalan söyledim.
Ben ilk kez yalan söyledim.
03.15
yazıyorum. Çeyrek asrın yakın tarihini betimliyorum. Duvardaki posterde bir kaç hüzün ve renk görüyorum. Sigaramı söndürüyorum. Bir kadın düşlüyorum. Bir kadını düşlüyorum.
Kadın düşlüyorum.
Ben ilk kez kadın düşlüyorum.
05.15
sigaramı içiyorum. Tatminim en üst noktada. Bitiyorum yazıyı. Kaydetmeden kapatıyorum
bilgisayarı. Neşeliyim. Gülüyorum. Uyuyorum.
08.15
uyuyorum hala...
09.15
uyumaya devam ediyorum...
10.15
çalan telefona "meşgul" olarak yanıt veriyorum. Uyumaya devam...
12.15
çayımı içiyorum. hiçbirşey yapıyorum. Telefonumun piliyle oynuyorum. Neşeliyim. Ben bugün
hiçbirşey yapıyorum sadece...
Günlerden herhangi biri...
08.50
gitti. Gitti. Gitti. Gitti.
09.50
ömrüm uzadı. Mektuplara tutundum. Sigaramı tuttum. Ellerimde hissetim. Her şey karardı. Hava da. Yazmanın bir anlamı bulunmalı.
10.50
kahvemi soğumuş bir şekilde içtim. Kahvemin dumanlarına geç kaldım. Düşündün. Devam ettim düşünmeye. Bekledim. Hala bekledim. Aramasını. Telefonun pilini yerine yerleştirdim. Yoktu.
12.50
gazeteyi açtım. Onu aradım. Saçmaladım. İçimde birilerini aradım. Elimdeki kandili içime düşürüp bir yangın çıkarmayı umdum. Beceremedim. Belki dedim. Acı çekmekten başka şeylere bağımlı olmaya başlamalıyım. Ama yine de o yoktu.
15.50
başka görüntülerle kendimi dölledim. Ellerimi bedenimde bir böcek gibi dolaştırdım. Seni aradım. Güldüm. Çünkü ellerin hiç bana tutunmadı ki. Saçma dedim. Yine yaptın işte. Aptal adam. Onun senin için en iyiyi yaptığını düşledin ve tümceleri ona göre yazdın. Aptal adam.
16.50
beklemiyorum. Çünkü gelmek ona yakışmaz. Daha gerçek bakabiliyorum. Yaşasın. O hiç o olamadı diye düşünüyorum artık. Yazdıklarımın kurmacası gerçeği aydınlatıyor. Yazmak çoğu zaman yalan söylemektir kendine. Fantazyaların arasında boğulmaktır.
19.50
sen dediğim şeyi yazdığımı anladım. Sen sadece bir çatı ya da bir harf yığınıydın. Senden en
muhteşemi yaratmaya çalıştım. Olup biten her şey zihnimin bana sağladığı en büyük avantaj.
Yoktun aslında. Kızdığım, sinirlendiğim sen değil içimdeki beni çiftleyendi. Bunu daha iyi anladım.
23.50
her şeyi anladım. İntihar etmeliyim dedim. Güldüm. Yeni bir fantazya. Komik. Hayatımın ne kadar komik olduğunu tartışıyorum şimdi.
03.50
uyumaya çabalıyorum. Yatarken yazmak gerçekten zor. Uyumalıyım. Sen uyumuşsundur bile.
Bakayım bir sana. Uyumuşsun işte. Sırtın gene bana dönük. Ellerin kenetli. Bak şimdi sana neler yaptıracağım. Yüzünü bana dön. Döndün. Dudaklarını arala. Araladın işte. Şimdi beni öp. Öpmeye çalıştın. Ben çoktan uyudum. Keyifli bir oyun.
08.55
satranç oynamaya karar verdim. Siyahlar ben beyazlar da ben. İşte en sonunda anladım. Herkes kendi oyununu bir şekil içinde kendisiyle oynuyor.
09.55
senin sadece bir et yığını olduğunu anladım. Evet hastayım. Hastalıklıyım ve bunu seviyorum. Seni de seviyorum. Bir bedene değil ama tutkum. Kendime. narkisos oldum. ekho mu arıyorum...