AvaMgardisTiyatro Kollektifi

tiyatroavam.blogspot.com

AvaMgardisTiyatro Kollektifi olarak elimizden geldiğince oyunların tekstlerini tiyatroavam.blogspot.com adresinden yayımlayacağız... Tüm dostlara duyrulur...







28 Şubat 2008 Perşembe

Ben İsasız ve babasız bir şiirim (AÇIK MEKTUP)

Bu yazıyı uzun süredir düşünüyordum. Aslına bakılırsa hala düşünmekteyim fakat artık bir yerden anlatmaya başlasam iyi olacak gibi geldi. Beceremem ihtimalim çok yüksek. Anlatamayabilirim. En azından denemiş olmanın haklı rahatlılığı içinde olmuş olurum.

Efendim suskundum uzun bir süredir. Suskundum çünkü küskünüm. Neye mi? Başlayayım efendim anlatmaya…

Öncelikle edebiyatın da yazılı bir araç olduğunu unutanlara… Edebiyatı –ki öyküyü ve şiiri- üvey çocuk olarak görenlere. Hayatlarındaki estetik algıyı kaldırıp yerine tabular yaratan zihniyete. Yazmanın –üretmenin- sancılı doğasını bilmeyenlere... Birlikte çıkılan yolları belli bir süre sonra mülkiyeti altına alanlara. Mevcut durumun eleştirisini sadece entelektüel bir üst dille yapmaya çalışan, yakaları tertemiz olan insanlara, steril ortamlara, el değmemiş zihinlere küskünüm.

Muhalefet temelinde yer alan ve doğası gereği muhalif olan birçok şeyi ithal etmeyi sevdiğimiz gibi bunları da ithal ediyoruz işte. Ağabeylerin ve ablaların –ki Hollywood yapımı filmlerin karelerindeki akademik kadro ya da insansevici (hümanist) tipler gibi- hayat tarzlarına onların müstakil sitelerine özenen bir anlayış karşıma aldığım. Sanatı hayattan kopuk olarak algılayıp ona mezarlık muamelesi yapmak ya da sadece saatlerce okudukları kitapları anlatmak mı gelişim ya da muhalif damar? Sözcükleri kavramlara bulayıp bembeyaz tabaklarda servis yapmak yoksa edebiyattan daha mı kolay? Renklerin farklılığından bahseden ama etrafındaki renkleri onun tonuna uymadığı için aforoz(kibarca ret) etmek mi?

Evet, ben küskünüm… Edebiyatla uğraştığım için. Yaptığım işin kalemimin üvey çocuk muamelesi gördüğü için. Her şeyin tek düzeleştiğini post saçmalıklarla görmezden gelmek ne kadar masumane? Hayatın, kalemin, kâğıdın dışında tutmak yazmayı ne kadar demokratik?

Akşam çocuğunu döven babanın ertesi gün mutlu aile tablosu çizmesi ne kadar yalansa sözlerdeki eşitlikte o kadar palavradır.

Evet küskünüm… Kırgınım ve öfkeliyim… Yaptığım işin hayatın dışında tutulmasına ve tali oluşuna…

Beceremeyeceğimi başında söylemiştim bu yazının. Politik gündem bu kadar yoğunken böyle saçma bir yazı yazdığım içinde üzgünüm. Yer kapladığım için de ama bilinmesi gereken şudur ki “sanatçı yaşadığı dönemin hem tanığı hem de sanığıdır.”

Biliyorum ve gözlüyorum olup bitenleri. Birilerinin savaş çığırtkanlıklarını, kanlı pazarlıkları, jelâtin kâğıdı gibi jan janlı ampul kafaları hepsini biliyorum. Fakat “anlatamıyorum”…

Evet ben küskünüm… Barışmak için ne bayrama ne de bir büyüğe ihtiyacım var. Sadece “ne kadar yalansız yaşarsak, o kadar iyi…”