AvaMgardisTiyatro Kollektifi

tiyatroavam.blogspot.com

AvaMgardisTiyatro Kollektifi olarak elimizden geldiğince oyunların tekstlerini tiyatroavam.blogspot.com adresinden yayımlayacağız... Tüm dostlara duyrulur...







25 Haziran 2008 Çarşamba

YER ÇEKİMİNE İNAT KARDEŞİMSİN HRANT

Elma…

Ne Âdem’desin şimdi
Ne de beyninin imgelemini denklemlediğin Newton’da

Çekirdeğine gamet okurken sakallar
Sen sadece ve sadece bir lokmasın

Kızılsın hem de kandan kızıl…
Gibi bayrak
Gibi vatan
Gibi F…

O kadar kızılsın ki elma döktüğün kan bile yanında beyaz –ne kadar esmer olsa da isimleri-

Ne Havva’nın aklını çelmektesin
Ne de kurtçuklarına yuvasın…

Ama kurtlar vahşi dişlerini bileler sen de…

Sen de bir gün resmi olacaksın yeşil elma
Kıskanma

Bugün böyle sürdükçe belki yarın belki de yarından yakınsın

Şimdilik yeşilsin
Devlet gibi…

Gökten üç elma düştü –kızıl elma-
Utandı kimya
Hiroşima çiçekleri doğumuzda

Gökten üç elma düştü-kızıl elma-
Made in U.S.A
Biber gazı
Halepçe…

Elma
Ne âdem’desin artık
Ne de bir meyvesin…

Gibisin devlet
Gibi kan
Gibi dehşet
Gibi…

24 Haziran 2008 Salı

İçimdekiBirResminAnısınıHatırlatmakİstedimMüsadenizle

İçimdekiBirResminAnısınıHatırlatmakİstedimMüsadenizle

susup bıraktı bardağını göğe...
bir çınarın diliyle seslendi

mahalle duvarlarında bir afiş sızısı
kireçle yazılıydı tarih kale duvarlarında...

susup bıraktı sigarasını yer çekimine...
bir nehrin derinlerine haykırdı

ilk dişlisi dişini yeni çıkarmış bir çocuğun babasına değdirdi paslı zehrini
atlasların sınır boylarında bir telaş...

çekilmiş gözleriyle çekiçlere buğday kokusu

susup bıraktı kalemi tarihin koynuna

yazılamayacak onca trajedi
mahalle araları dar-ağaçlı
kale duvarları zifir ve kükürt dumanı

susup bıraktı ellerini bir namlunun çelik soğukluğuna

ikinci dişisi dişleri çoktan dökülmüş bir babanın ellerine bıraktı

makine sustu
çeliğin ışıltısına bir damla ter - kırmızı

susup bıraktı gençliğini

asıp bir ağacın dalına o en sevdiği gömleği
karelerine girip matematiğin ve uzayın
bir başağın gün ışıltısını görmeye gitti...

susup bıraktı sesini kale duvarları dışında
sonrası...
sonra..
son...
s...
...
..
.

gibi...

13 Haziran 2008 Cuma

NADYA (Kimsesiz Ülkeler Atlası)

kime kaldırsam kadehimi
kırılıyor
bir martı kanadı...

Bir bavulda seyehat eden martı…
Gözleri boncuk

Bir kibritin en kükürt hali
Sonra bir yangın
Tel örgüler

Dizlerinin dibinde bir yangın
Dilleri yakılan gölgeler...

sürgün
vatanın en kanlı hali...

burdasın işte Nadya...
adın
iklimin
suyun
aşkın

asıl burada değilsin Nadya

orasıyla burası arasında...
Saçlarımın karasına sakalımın kızılı gibi

kanla yazılan bir konçertonun içindeki mink nota...

Nadya

uyuyamıyorum...

kime kaldırsam VODKA mı kırılıyor bir martı kanadı...

bir bavulda sürgün edilen martı...
gözleri kırmızı
Daha kırmızı
Zifiri kırmızı…

dikenli bir tel
ağzımın içinde açan...

şimdi bilmediğim dilim kadar acılı klarnetin sesi...

Nadya!

Bilseydin
Duysaydın
Konuşsaydın