Elma…
Ne Âdem’desin şimdi
Ne de beyninin imgelemini denklemlediğin Newton’da
Çekirdeğine gamet okurken sakallar
Sen sadece ve sadece bir lokmasın
Kızılsın hem de kandan kızıl…
Gibi bayrak
Gibi vatan
Gibi F…
O kadar kızılsın ki elma döktüğün kan bile yanında beyaz –ne kadar esmer olsa da isimleri-
Ne Havva’nın aklını çelmektesin
Ne de kurtçuklarına yuvasın…
Ama kurtlar vahşi dişlerini bileler sen de…
Sen de bir gün resmi olacaksın yeşil elma
Kıskanma
Bugün böyle sürdükçe belki yarın belki de yarından yakınsın
Şimdilik yeşilsin
Devlet gibi…
Gökten üç elma düştü –kızıl elma-
Utandı kimya
Hiroşima çiçekleri doğumuzda
Gökten üç elma düştü-kızıl elma-
Made in U.S.A
Biber gazı
Halepçe…
Elma
Ne âdem’desin artık
Ne de bir meyvesin…
Gibisin devlet
Gibi kan
Gibi dehşet
Gibi…
25 Haziran 2008 Çarşamba
24 Haziran 2008 Salı
İçimdekiBirResminAnısınıHatırlatmakİstedimMüsadenizle
İçimdekiBirResminAnısınıHatırlatmakİstedimMüsadenizle
susup bıraktı bardağını göğe...
bir çınarın diliyle seslendi
mahalle duvarlarında bir afiş sızısı
kireçle yazılıydı tarih kale duvarlarında...
susup bıraktı sigarasını yer çekimine...
bir nehrin derinlerine haykırdı
ilk dişlisi dişini yeni çıkarmış bir çocuğun babasına değdirdi paslı zehrini
atlasların sınır boylarında bir telaş...
çekilmiş gözleriyle çekiçlere buğday kokusu
susup bıraktı kalemi tarihin koynuna
yazılamayacak onca trajedi
mahalle araları dar-ağaçlı
kale duvarları zifir ve kükürt dumanı
susup bıraktı ellerini bir namlunun çelik soğukluğuna
ikinci dişisi dişleri çoktan dökülmüş bir babanın ellerine bıraktı
makine sustu
çeliğin ışıltısına bir damla ter - kırmızı
susup bıraktı gençliğini
asıp bir ağacın dalına o en sevdiği gömleği
karelerine girip matematiğin ve uzayın
bir başağın gün ışıltısını görmeye gitti...
susup bıraktı sesini kale duvarları dışında
sonrası...
sonra..
son...
s...
...
..
.
gibi...
susup bıraktı bardağını göğe...
bir çınarın diliyle seslendi
mahalle duvarlarında bir afiş sızısı
kireçle yazılıydı tarih kale duvarlarında...
susup bıraktı sigarasını yer çekimine...
bir nehrin derinlerine haykırdı
ilk dişlisi dişini yeni çıkarmış bir çocuğun babasına değdirdi paslı zehrini
atlasların sınır boylarında bir telaş...
çekilmiş gözleriyle çekiçlere buğday kokusu
susup bıraktı kalemi tarihin koynuna
yazılamayacak onca trajedi
mahalle araları dar-ağaçlı
kale duvarları zifir ve kükürt dumanı
susup bıraktı ellerini bir namlunun çelik soğukluğuna
ikinci dişisi dişleri çoktan dökülmüş bir babanın ellerine bıraktı
makine sustu
çeliğin ışıltısına bir damla ter - kırmızı
susup bıraktı gençliğini
asıp bir ağacın dalına o en sevdiği gömleği
karelerine girip matematiğin ve uzayın
bir başağın gün ışıltısını görmeye gitti...
susup bıraktı sesini kale duvarları dışında
sonrası...
sonra..
son...
s...
...
..
.
gibi...
13 Haziran 2008 Cuma
NADYA (Kimsesiz Ülkeler Atlası)
kime kaldırsam kadehimi
kırılıyor
bir martı kanadı...
Bir bavulda seyehat eden martı…
Gözleri boncuk
Bir kibritin en kükürt hali
Sonra bir yangın
Tel örgüler
Dizlerinin dibinde bir yangın
Dilleri yakılan gölgeler...
sürgün
vatanın en kanlı hali...
burdasın işte Nadya...
adın
iklimin
suyun
aşkın
asıl burada değilsin Nadya
orasıyla burası arasında...
Saçlarımın karasına sakalımın kızılı gibi
kanla yazılan bir konçertonun içindeki mink nota...
Nadya
uyuyamıyorum...
kime kaldırsam VODKA mı kırılıyor bir martı kanadı...
bir bavulda sürgün edilen martı...
gözleri kırmızı
Daha kırmızı
Zifiri kırmızı…
dikenli bir tel
ağzımın içinde açan...
şimdi bilmediğim dilim kadar acılı klarnetin sesi...
Nadya!
Bilseydin
Duysaydın
Konuşsaydın
kırılıyor
bir martı kanadı...
Bir bavulda seyehat eden martı…
Gözleri boncuk
Bir kibritin en kükürt hali
Sonra bir yangın
Tel örgüler
Dizlerinin dibinde bir yangın
Dilleri yakılan gölgeler...
sürgün
vatanın en kanlı hali...
burdasın işte Nadya...
adın
iklimin
suyun
aşkın
asıl burada değilsin Nadya
orasıyla burası arasında...
Saçlarımın karasına sakalımın kızılı gibi
kanla yazılan bir konçertonun içindeki mink nota...
Nadya
uyuyamıyorum...
kime kaldırsam VODKA mı kırılıyor bir martı kanadı...
bir bavulda sürgün edilen martı...
gözleri kırmızı
Daha kırmızı
Zifiri kırmızı…
dikenli bir tel
ağzımın içinde açan...
şimdi bilmediğim dilim kadar acılı klarnetin sesi...
Nadya!
Bilseydin
Duysaydın
Konuşsaydın
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)